ATİLA’DAN TİMUR’A AVRUPA VE ASYA
Bu kitap Emmanuel Berl’in Avrupa tarihi isimli üç ciltlik kitabın Türk okuru için en ilgi çekici bölümü olan birinci cildidir. Kitap bir tarihçi gözüyle masal tadında yazılmıştır.Ancak Alman işgali günlerinde yazılan kitabın eksikleri,yazarın bulunduğu köyde hiçbir kaynak olmayışı ve araştırma imkanı bulamayışından kaynaklanmaktadır.Buna rağmen kitap Avrupa ve Asya tarihinin bütünüyle kavranmasına büyük fayda sağlamaktadır.
BİRİNCİ BÖLÜM
ROMA’NIN SONU ROMANIN ÇÖKÜŞÜ
Roma’nın çöküşü tarihin sıradan olaylarından biridir.Avrupa Roma’yı kendi temellerinden saydığı için Romanın yıkılışı “kıyamet” gibi karşılamış ve çeşitli sebepler göstermiştir. Ama imparatorluğun çöküşü iç sosyal yapıdan çok dış dünyadaki gelişmelerin sonucudur. Avrupa’ya hayat veren de Roma değil Roma’nın yıkılışıdır.
Asya bin yıl gibi çok uzun bir süre bir çok imparatorluğa analık etmiştir. Bunlardan sonuncusu Ahemeni devleti, İskender’in saldırısı ile zaten devletin ne kadar eskimiş, çürümüş olduğunu gösterecekti. Asya’nın çöküşü İran medeniyetinin ve romanın büyümesini alevlendirmiştir. Ama bu çöküş gerçek anlamda bir çöküş değildi. Partlar ve onları destekleyen yunan aristokratları sayesinde Asya eski gücüne kavuştu. Bu sebeple Roma’nın büyüme arzusu başlamadan sona erdi. Aynı zamanda İran’ın gelişmesi Roma’nın gerilemesi, İran’ın gerilemesi de Roma’nın ilerlemesi anlamına gelmekteydi.
Roma, Asya’dan gelen lüksün Ege kökenli felsefelerin ve doğu tanrılarının işgalindeydi. Bu durum Roma devlet adamlarının başarılarını sonuçsuz bırakıyordu. Roma’da tüm sistem çok tanrılı dinlere dayanıyordu. Asya’da evrensel olarak kabul edilen tek tanrılı din inancı hakimdi ve tek tanrılı dinlerin unsurları Roma halkını cezp ediyordu. Roma yönetimi bu durumda baskıcı bir idare şekli ortaya koymaya başladı. Bu nedenle Hıristiyanlık iyice yayıldı. Mısır’da Roma’nın bakısından ötürü Hıristiyanlığı tercih etti.
Barbarların istilası devletin çöküşünü hızlandıran sebeplerdendir çünkü çeşitli akımların çıkmasına sebep oldu. ( Ariusçuluk gibi ) Romania efsanesinin felaketle sona ermiş nice girişimleri olduğu gibi Bizans imparatorluğu gibi bir sonucu da ortaya çıkarmıştır. İustinianos, tarihin bölündüğünü ilan ettiği bir dünyayı güç kullanarak birleştirmek istemiştir. Bizans imparatorunun kendisini sonu belirsiz bir maceraya sürüklediğini anlayan halk ayaklandı. Fakat onun iktidarını güçlendiren bir takım sebepler ( Teodora ile evlenmesi gibi ) Feodolitenin doğmasına sebep oldu. İustinianos’tan sonraki 50 yıl Bizans’ın karanlık dönemi oldu. Hüsrev’in İranı o dönemde Asya’nın egemenliğini elinde bulunduracak kadar güçlüydü. Aynı dönemde Çin kötü günlerini yaşıyordu Göktürk hakanı Mukan kağan gibi güçlü şefin liderliğinde birleştiler.
Mukan Kağan 1 nci Hüsreve batı Asya’yı paylaşmayı teklif etti.bu paylaşmadan sonra Sasanilerin İran’ı o dönemin en gözde kültür merkezi oldu. İran’ın katışıksız din zaafını kullanmak isteyen Mukan Kağan Bizans’a İran’ı paylaşmayı teklif etti Bizans bu teklifi kabul etmedi. Bu büyük bir hataydı. Mukan Kağan’ın ölümü ile bu hata geçiştirilmiş oldu. Ama bu kez İran Bizans’a saldırıp önemli kesimini ele geçirdi. O dönemde Mısır valisi olan Hreklius imparatorluğu kurtardı. Ama Bizans kötü yönetimler ve Slav kuşatması yüzünden zayıf düştü.
Hz. Muhammed’in tebliğleri ile yayılmaya başlayan İslam Hz. Ebu Bekir’in hilafeti ile pekişti. Hz Ebu Bekir zamanında Irak ve Suriye’nin fethine girişildi Hz. Ömer’in hilafeti ile İran İslam egemenliğine girdi. 643’te Kudüs’e girildi.
İslam’ın bu kadar hızlı büyümesinin ana nedenlerinden bir kaçı, insanlara yaşama biçimlerini ve geleceklerini seçme hakkını kendilerine bırakması ve bazı ulvi değerler ( Şehitlik mertebesi gibi ) olarak gösterilebilir.
Fethedilen yerlerden en ilginci Mısır oldu. Çünkü Helenizm’in izleri orada çok derindi. Ama onca filozof orada yaşamış, yüz yıllar boyu Helen kültürünün hakimiyeti yokmuş, İskender oradan geçmemiş gibi çok sıra sürede İslam Mısırda kök salıp büyüdü.
İslam’ın bu şaşalı döneminde İslam’a yönelik saldırılar genel anlamda içeriden olmuştur. ( Kerbela vakası gibi ) Hz. Ali’nin şehit edilen oğulları Hasan ve Hüseyin’e İran sahip çıkmış fakat diğer halifelere zorba gözü ile bakmışlardır. İspanya ve Mısır’ı fetheden Müslümanların Bizanslılara karşı yürüttüğü savaş hiç kuşkusuz insanlık tarihinin hükmederek alınyazısını belirlemiş en önemli olaylardan biridir. Çünkü Avrupa belki de şu anda Müslüman olacaktı.
750 yılında Abbasiler Emevilerin saltanatına son verdi. Abbasiler kültür alanında İran’ı, inanç alanında Arabistan’ı örnek aldılar. Askeri alanda ise Türklerin gücüne baş vurdular. İslam’ın çok büyük topraklara yayılması doğuda ve batıda iki halifelik meydana getirmişti.
İKİNCİ BÖLÜM
KARALOLENJLERİN İMPARATORLUK DENEMESİ VE BAŞARISIZLIK
O dönemin Avrupasında ötekilere nazaran Frank Krallığı daha güçlü idi. Ama Fransa o dönemde yoksul çiftçiler ülkesi idi. Saray entrika kaynıyordu. Ticaret iflas etmiş durumdaydı. Bu durum toprak sahiplerini güldürüyordu. Toprak sahipleri doğal olarak ülkeye sahip oldular. Bu nedenle Karolenj imparatorluğu en parlak döneminde bile bugünkü anlamda yada eski Roma çağındaki anlamda imparatorluk olamadı. Ancak aradan bin yıl geçmesine rağmen Karolenjlerin etkileri devam etmektedir. Bugün bile Charlamange egemenliğinde yaşamış ülkelerle bu sınırın dışındaki ülkeleri ayırabiliriz.
Bu dönemdeki Avrupa kendini tanımıyordu. Kendi köklerini soy ağacını aramaya başladı. Ancak X.yy’ da bulabildi. Avrupa uyanışında sırf Bizans ı göstermek yeterli değildi. Aynı zamanda Makedonyalı hükümdarlar Bulgarları yenerek Batı Roma imparatorluğu kurulmasına olanak sağlamışlardır. İslam,siyasi anlamda Türklerin ve Berberilerin egemenliğine girmek üzereydi.
O çağda yönetim biçimi feodalite ile açıklanabilirdi. Köksüz,birbirine benzemez girişim şeklinde görünüyordu. Ama yinede belli bir süre sonra feodaliteye biçim verdiler.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KUTSAL ROMA – GERMEN İMPARATORLUĞU YÜKSELME VE ÇÖKÜŞ
Kuşçu Heinrich dağınık Alman topluluklarını topladı,halkı kentlileştirdi. 933’te Macarlara savaşacak kadar güçlendi. Otto ailesiyle ülkeyi sistemli bir şekilde yönetti, Frenkon döneminde devlet güçlüydü ama klise aksine kan kaybetmiş durumdaydı. III ncü Gregorius ise kiliseyi yeniden yapılandırdığı gibi batıyı da kurtardı. Haçlı seferlerinin fikir olarak gelişim başlangıcı bu tarihe rastlar.
Fransa da aziz Louis döneminde Fransa kan gölüne dönmüştü. Aziz Louis hem devlet yönetiminde hem de klise açısından büyük bir birleştirici unsurdur. Onun sayesinde haçlı seferleri samimiyetle sürdürüldü. Ama o hiçbir haçlı savaşını kazanamamıştır, buna rağmen onun döneminden sonra hiçbir batılı hükümdar Hıristiyan dayanışmasına samimiyetle değer vermeyecektir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
HAÇLI SEFERLERİ
Kutsal imparatorluğun ve Gregoryan papalığının kuruluşu gibi ilk haçlı seferide hem siyasi hem de mistik bir macera olmuştur. Roma kilisesi önceleri haçlı seferleri için coşkusuna şaşırdı ama daha sonra kaybettiği itibarını geri alabilmek için bu coşkuyu kullanmaya karar verdi. Kilise bunun için önce hapistekileri ve sapkınları kullandı. Çok büyük halk kitleleri bu seferler katıldı. Seferler esnasında geçtikleri her yeri talan eden haçlılar,Konstantinapolise gelince orayı da yağmaladılar. Bizans aslında Peçeneklere karşı bu haçlı zihniyetinden faydalanmak istemiştir,ama bu durum ötekinden daha vahimdi. İmparator daha ilk savaşlarında çok büyük kayıplar verdi. Bu durum aslında bundan sonraki bundan sonraki olacak haçlı seferlerin niteliğini de göstermekteydi.
XI yy Avrupası uyanmak istiyordu,bunu özellikle üzerindeki ”Kilise” prangasını kırarak yapmak istiyordu. Yine bu dönemde Bizans zor günler yaşıyordu. Normanların tehlikesi, Çakabey ve Peçenekler epey yıpratmıştı. Bizans zor günlerinde mali gücü kültürel itibarı ve geleneksel siyasi becerisi ile ayaktaydı. İslamın o dönemdeki durumu ise fazla iç açıcı sayılmazdı.Doğuda Abbasi halifeliği yavaş, yavaş Türk egemenliğine giriyordu. Aynen Bizans gibi dışardan saldırgan göçebe halklarının, içerden anarşi ve sapkınlıklar kemiriyordu. Kültürel zenginliği ve çekiciliği arttığı için ayaktaydı.
X yy’ da 5 yy sürecek med dalgaları başladı. Gazneli Mahmut İran ı ve Hindistan ı fethetmişti ve büyük bir imparatorluk kurmuş Türk militanizmini uyandırmıştı. II nci Haçlı seferi Nurettin Bin Zengi’nin Halep i ve Şam ı almasıyla sonuçlandı. Yalnız bu seferde Avrupa anladı ki Bizansın yardımı olmadan Haçlı seferlerinin hiç biri düzenlenmeyecekti.
1204’ de Haçlılar korkunç bir sapmayla nicelik değiştirdi. Aleksiyos Kommenos Haçlılara,Bizans kilisesini Roma kilisesine bağlama vaadiyle,tahta geçebilmek için çağırdı. Verdiği sözde durmayınca ve öldürülünce Konstantinapolis yağmalandı,talan edildi.
XII yy sonu ve XIII yy başlangıcı hilal ile haç yakınlaşmasına sahne olacaktı. Franklar yenemeyeceklerini anladıkları İslam’ın çekiciliğine de kapılmışlardı. Bu dönemdeki dostluk İslam’ın matematik ve astronomide ve mimaride büyük ilerlemelerine sebep olmuş İbn-i Sina’lar El Cid’ ler bu devirde yetişmişti. Bu dostluk Selahaddini Eyyubilerin,Flip Ogüs’ lerin kral Richard’ların dönemine rastlar.
Cengizhan başlangıçta Türk-Moğol kabilelerini bir araya getirdi ve o muhteşem ordu kurgusunu gerçekleştirdi. Moğollarda ordu savaşmakta olan ulustu. Cengizhan önce Karahitayları yenerek doğu Türkistanı imparatorluğuna kattı. İran ı ve Şah Muhammedi yendi. Ermenistan, Çeçenistan, Gürcistan feth edilddi. Artık Konstantinapoliste korkmaya başlamıştı. Geleceğin Osmanlı Hanedanının atasıda Maveraünnehirde Cengiz kasırgasından kaçarak Delhi sultanına sığındı. Cengiz yerleşik düzene tahammülü olamadığı için her yeri talan ediyordu. Moğol fırtınası Hıristiyan-İslam dünyası arasındaki ilişkileri alt üst etti. Hıristiyan dünyasının 50 yıl süren İslam Moğol savaşlarından hiç istifade edemediğini belirtmekte fayda var.
Cengiz ölünce dört oğlu ülkeyi paylaştı,en küçükleri Ögedey Han imparatorlu- ğun büyük varisiydi. Önce savaşını sürdürdü,Kuzey Çin in fethini tamamladı. Rusya,Lehistan fethedildi. Lehistan ve Almanya dehşet içindeydi,çünkü maksatları sömürge değil alabildiğine insansız bölge yaratmaktı. Sadece Macarlar ayakta kalabildi. Çünkü onlar Türk – Moğol soyundandırlar. Moğol istilası geleceğin Rusya sının da hazırlayışı olmuştur.
BEŞİNCİ BÖLÜM
AVRUPANIN ACILARI
Kilise hiyerarşisi bozulmuştu ve zayıflamıştı. Avrupa’da bu dönemde içler acısı durumu izah ederken ümitsizliğin hat safhada olduğu bunun için kralların bile büyüden medet umduğu görülüyordu. Jean Darc’ın büyüklüğünü bile görememişlerdi. Bu sebeple haçlı seferi düşüncesi bile abesti. Ama hükümdarlar bu rüyayı görüyordu. Çökmekte olan ortaçağ Avrupa’sını birkaç kelimeyle anlata biliriz : Cesetlerle dolu kentler, Avrupa’yı insansız bırakan veba salgınları, kan, duman ve çürümüş ceset kokusu,
Latinleri Konstantinapolis’ten kovmayı başaran Bizans ne yazık ki yüz ölçümü kadar devlet hazinesi kadar devlet hazinesi de küçülmüştür. Ama büyük kent hiç olmazsa kültür alanında itibarını kazandı. Kent çatışmalar kentiydi.
İmparatorluğun yazgısı XIV. yüzyılda belli oldu.Türklere yenik düşeceği apaçık ortadaydı. Bizansın düşmanlarına karşı her zaman iki avantajı vardı. Siyasetin tutarlı ve sürekliliği, ikincisi düşmanın kendi düşmanıyla sorunları. Bu avantajlar yüzünden her seferinde kurtulmayı başarmıştı.
Erzurum yaylalarında 400 aileden ibaret olan Osmanlılar Moğol istilası sırasında Horasan’dan kaçmış savaşçılardı. Ertuğrul bey bu küçük askeri birliğini Konya sultanına sundu bunun karşılığında Bizans sınırına yakı bir yer gösterildi. Diğer beyler birbirlerini yutmaya çalışırken onlar İznik’i, Bursa’yı istiyordu Bursa ve İznik fethedildikten sonra önleri açılmıştı. Türk siyasetinin kuralları belli olmuştu. Osmanlılar asker liderlerdi. Turan’ın yenilmezliğini koruyorlardı ve aynı zamanda çok sofu Müslümanlardı. Ama dini açıdan inanılmaz hoş görülü idiler. Ama Osmanlının amacı Konstantinapolisi almak değil fetihlere devam etmekti. Murat hana karşı haçlı seferi düzenleyen V. Urban batılı birliklerinin gelmesini beklemeden saldırdı ve yenildi. Bizans toprakları artık geniş Osmanlı topraklarının ortasında bir ada gibiydi 1389’daki silahlarla olan savaşta Murat han savaşı yine kazandı. Bu savaşta Murat han ölmüştü. 1396’da haçlılar tekrar Osmanlıya bu geç kalınmış uyanışta Avrupa’lılar Niğbolu’da yine kaybettiler.
6 NCI BÖLÜM
ASYANIN ZAFERİ
Timur ve Hüseyin Maveraünnehir’in büyük bölümünü geri aldı ve buraya emir oldu. Timur esnek siyasetli bir kişiydi. Alimlere ve derebeylere karşı cömertti komutanları ödüllendirirdi. Timur’a kadar Maveraünnehir halkı Türklere karşı hiç zafer kazanamamıştı. 1370-76’a kadar Türkmenistan’a seferler düzenledi Timur. Timur’un inanılmaz zaferleri batılıların hayal gücünü zorluyordu. Önce İran’ı fethetti. 1382’deki Moskova’yı Azerbeycan’ı işgal etti. Yaptığı her savaş veya savaşı yarıda kesmesi tarihe doğrudan etki ediyordu. Altınordu moğollarını kovaladı ve volga nehri kıyısında savaşı sona erdirdi. 1397’de Hint ülkelerini feth etmek için yola çıktı bu sefer sonunda Babür imparatorluğu kuruldu. Timur Hint seferindeyken çıkan ayaklanmada asibaşı Timur’un geldiğini öğrendi ve Beyazıd’a sığındı. 1402’de Ankara savaşı oldu Beyazıd yenildi.
Timur’un ölümü ile Hıristiyan batının zaafı ortaya çıkmıştı. Avrupa’nın kaderi Avrupa’nın dışında ve Avrupalı olmayan iki güç tarafından tayin edilmişti. Hıristiyanlık seçim hakkına dahi sahip olamamıştı artık haçlılar yoktu. Batı kimin gerçek kimin sahte papa olduğunu tartışıyordu. İslam’a gelince Timur’un yaptığı büyük kıyımlar İslam dünyasını şaşkınlık içinde bırakmıştı. Çünkü bu savaşlarda medeniyetler silinme noktasına gelmişti.
Avrupa ise tarihin tüm karanlık dönemlerinde olduğu gibi sadece Asya’nın küçük bir uzantısı idi İbn-i Haldun’un dediği gibi evrensel ruh herşeyi ile parçalanmış kendisine tekrar hayat verecek ilahi lütfu bekliyordu.
crazy by 90