Menü |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
+Nasreddin Hoca - Timur'un Değeri
Hoca ile Timur bir gün hamamda yıkanırken, Timur:
-Hoca söyle bakalım, ben bir köle olup satılacak olsam değerim ne olur?
Hoca Timur'u göz ucuyla süzdükten sonra cevap verir:
-Kanaatimce elli akçedir senin değerin.
Timur, bu cevap üzerine öfkelenir:
-İnsaf et yahu! Sadece üzerimdeki peştemal elli akçe eder.
Hoca istifini bozmadan cevap verir:
-Tamam işte...!
+Nasreddin Hoca - Fark
Nasrettin Hoca Timur'un huzurundadır. Huzura gelmeden önce muhafızlar Hoca'ya, Timur'a iki arşından fazla sakın yaklaşma diye tembihlemişlerdir.
Timur Hoca ile alay etmek için sorar:
-Söyle bakalım Nasreddin Hoca, eşekle senin aranda ne fark var ?
Hoca'nın cevabı her zamanki gibi hazırdır.
_Tam iki arşın efendim... !
+Biraz da Biz Ölelim !
Hoca bir Ramazan günü yemeğe davet edilir. Yemekte bir tepsi börek ve kaselerde hoşaf bulunmaktadır. Ev sahibi muziplik olsun diye kendisinden başka kimsenin önüne kaşık koymamıştır.
Nasreddin Hoca bakar ki, hoşaf içecek kaşık yok, hiç sesini çıkarmaz kuru kuru böreğe talim eder. Besmele çeker ve börekten bir parça koparıp yemeğe başlar. Ama ev sahibi bununla da kalmaz. Hoşaftan aldığı her yudumdan sonra, " Ohh öldüm.." diyerek davetlilerin iştahını kabartamaya çalışır. Nasrettin hoca artık bu kadarına dayanamaz ve adamı yaptığına pişman edecek şu sözü söyler:
-Arkadaş, senin bu kadar öldüğün yeter. İzin ver, biraz da biz ölelim...!
+Buyrun Cenaze Namazına - Nasrettin Hoca
Nasreddin Hoca bir gün Timur'la askerlerine verip veriştiriyormuş. Dinleyenlerin arasından derviş kılıklı biri öne çıkıp:
-Hoca efendi, biraz ileri gitmedin mi? O adam senin anlattığın kadar zalim değildir, demiş.
O zaman kuşkulanıp sormuş Hoca:
-Erenler nerelisiniz ?
-Maveraünnehirliyim.
-Ya mübarek adınız ?
-Timur !
Bunu duyan Hoca'da şafak atmış. Çevresindekilere dönerek:
-Ey cemaati müslimin, demiş. Er kişi niyetine, buyrun Nasrettin'in cenaze namazına...
+Fıkra - Vade
Bir dostu, Nasrettin Hoca'dan biraz borç para istemiş.
Hoca'nın işine gelmemiş tabi bu durum.
-Bak dostum, demiş. Hiç param olmadığı için nakit veremem. Ama istediğin vakitse, dilediğin kadar verebilirim.
+Nasrettin Hoca - Ver Şu Elini
Birkaç arkadaşı ile birlikte Akşehir'deki bir gezinti yerine giden Hoca yemek yedikten sonra, orada bulunan akarsuyun havuzundan ellerini lıkarken birden ayağı kaymış ve havuza düşmüş.
Havuz derinmiş. Nasreddin Hoca, neredeyse boğulacakmış. Onu kurtarmak isteyenlerden biri elini uzatarak, ''Al şu elimi de tutun çıkarayım seni'' diye bağırmış.
Ama Nasrettin Hoca elini bir türlü uzatmıyor ve havuzun içinde çırpınarak kendi çabasıyla kenara yaklaşmaya çalışıyormuş.
Havuzun çevresindeki gençlerden uyanık olan biri ''Ver şu elini'' diye bağırmış. Nasrettin Hoca, gencin uzattığı eli tutmuş ve havuzdan çıkmış.
Gençler, '' Aman Hoca, neredeyse boğulacaktınız. Neden, 'Al şu elimi' deyince tutmadınız da 'ver şu elini' deyince tutundunuz ? '' demiş. Hoca'nın yanıtı:
'' Arkadaşlar, sakın kınamayın. Ben almaya değil vermeye alışmışım.''
+Baklava
Hoca aksamleyin eve dogru yururken, baklava seven bir koyluyle karsilasir.
-Hoca, kisa bir sure once bir adam buyuk bir tepsi baklava goturuyordu...
-Beni ilgilendirmez!
-Fakat adam tepsiyi sizin eve goturuyordu.
-O zaman seni ilgilendirmez!
+O Zaman Gör Feryadı
Hoca esegini kaybetmis ve ariyor, bu arada da neseli bir turku tutturmus.
Birisi kendini sormaktan alikoyamaz:
-Hoca Efendi, esegini kaybettigini herkes bilirken, turku soylemeni duymak eglenceli gorunuyor. Oysa kaybina feryat edip aglaman beklenirdi!
-Son bir umidim, aptal mahlukun su kucuk tepenin arkasinda olabilecegidir, arkadas. Eger degilse, bekle ve gor o zaman sen bendeki aglamayi feryadi!
+Kim Suçlu
Bir keresinde, Hoca Aksehir'de ki mahkemeye kadi tayin edilir. Bir gun bir adam kosarak mahkemeye gelir ve Hoca'ya:
-Farzedelim iki inek mera da dovustu ve biri oldu, Hoca Efendi. Oldurenin sahibi sorumlu tutulacakmidir?
Adamin hilekar gozlerini farkeden Hoca dikkatliydi.
-Yerine gore, der, hukum vermeden.
-Karar vermene yardimci olabilir, Hoca Efendi. Senin inek benimkini oldurdu!.
-Bu halde, genel olarak bilindigi gibi inekler hayvandir. Hayvanlara sebep baglanmadigindan dolayi, kesinlikle sorumsuzlardir. Bu yuzden de, sahibi sorumlu tutulamaz!
-Ozur dilerim, Hoca Efendi, dilim surctu. Benim inek seninkini oldurdu demek istemistim!
Bu haber uzerine, Hoca'nin kani beynine sicrar. Sakalini ceker, kalkar ve yeniden oturur.
-Bu ilk dusundugumden daha karmasik bir durum, der. Memurlugunun tum agirbasliligiyla katibine doner ve ekler "yaninda ki rafta duran kara kapli kitabi ver bakayim!"
+Bize de Uğrardı
Arkadaslari Hoca'ya, katı bir koca olmadigina, takilirlar:
"Hoca, karin tum zamanini komsu arkadaslariyla geciriyor!"
"Hayir dogru degil. Eger dogru olsaydi, bize de bir ara ugrardi!" diye cevaplar Hoca.
+Bizde Kibir Yoktur
Nasreddin Hoca'ya yapilan sakalar tukenip bitmezdi. Aksehir'liler bir gun Hoca'ya takilir ve sorarlar.
-Hocam senin evliyalar katinda ulu bir kisi oldugun soylenir asli var midir?
Hoca'nin boyle bir iddiasi elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar;
-Her halde oyle olmali.
-Boyle kisiler zaman zaman mucizeler gostererek bu ozelliklerini herkese kanitlar. Hoca madem kabullendin goster bir mucize gorelim!
Hoca;
-Pekala simdi size bir numara yapalim der karsisinda durmakta olan cinar agacina;
-Ey ulu cinar cabuk yanima gel!...
Tabii ne gelen agac var ne giden. Hoca yurumeye baslar agacin yanina varir. Aksehir'liler;
-Ne oldu Hoca agaci getiremedin, kendin oraya gittin! diye gulunce,
Hoca;
-Bizde kibir yoktur, dag yurumezse abDal yurur der.
+O Zaman Başka
Hoca’nın kadılık yaptığı sıralarda bir adam gelmiş:
-Hoca efendi demiş,size bir şey danışacağım.
-Buyrun sorun.
Demiş Hoca, adam sözünü sürdürmüş:
-Geçen gün , komşuların size ait olduğunu söyledikleri bir inek, tarlada bizim ineğin karnını vurup öldürmüş. Şimdi ne yapmam gerek?
Hoca , sakallarını sıvazlayıp bir an düşündükten sonra :
-Hayvan bu, demiş, dava edecek değilsin ya!..
-Teşekkür ederim kadı efendi.
-Sahibinin de bu işte suçu yok;ne bilsin böyle olacağını?
Adamın yüzü gülmüş, tekrar söze başlamadan önce:
-Kusura bakma kadı efendi, demin ben bir yanlışlık yaptım, ölen inek benimki değil, seninki imiş.
Hoca , yerinden doğrulup:
-Bak demiş, şimdi iş değişti. O halde verin raftaki kara kaplı kitabı da hele bir bakalım! ...
+Subaşının Eşeği
Eşeği kaybolan Subaşı, ateş püskürmüş:
-Çabuk benim hayvanımı bulun, yoksa karışmam! Diye bağırmaya başlamış.
Herkesi bir telaş , bir korkudur almış. Eşeği aramak için dört bir tarafa dağılan Akşehirliler , yolda Hoca’ya rastlamışlar:
-Aman Hocam, bize yardım et. Yolda sahipsiz bir eşek bulursan hemen yakala n’olur.
-Eşek kimin?
-Subaşının.
Demişler. Hoca da: “Peki ararım” demiş ve türkü söyleye söyleye yolunu sürdürmüş. Karşısına çıkan bir köylü :
-Hocam, böyle türkü söyleyerek ne yapıyorsun?
Deyince ,Hoca:
-Subaşının kaybolan eşeğini arıyorum!
Demiş. Adam , yine sormuş:
-Peki , böyle türkü söyleyerek eşek mi aranır a Hoca?
-El elin eşeğini elbette türkü söyleyerek arar. Hele eşek zorla aranıyorsa. Üstelik Subaşınınsa....
+Kavuk
Bir gün bir adam, elinde mektup
Der ki, Hoca'yı tutup :
"Hocam, zahmet ya sana,
Şu mektubu bana bir okusana."
Mektup baştan sona kadar Arapça
Şöyle bir iki evirir çevirir:
Sökemez; çaresiz, geri verir.
Der ki: "Başkasına okut bunu sen."
Adam şaşırır : "Niçin ?"
"Türkçe değil bu mektup okuyamam."
Yine anlayamaz adam.
Hocanın okuması yok zanneder:
"Ayıp Hoca, ayıp!"der.
"Benden utanmıyorsan şundan utan!
Şu başındaki koca kavuğundan."
Hoca kavuğu çıkartıp uzatır.
Sonra: "-Mademki"der, "iş kavuktadır;
Haydi giy de şunu,
Kendin oku bakalım mektubunu."
+Çömlek Hesabı
Ramazan günlerini hesaplamak için bir çömleğin içine her gün bir taş atar, Hoca. Bir avuç taş doldurur çömleğin içine Hoca'nın yaramaz oğlu, muziplik olsun diye.
Bir zaman sonra arkadaşları: "Bugün Ramazan'ın kaçı acaba? diye sorarlar Hoca'ya. Hoca'da: "Şimdi eve gider öğrenirim. Biraz sabredin." der ve evinin yolunu tutar.
Çömleği boşaltır; bir sayar, iki sayar... Taşların yüz yirmi beş tane olduğunu görür. Şaşkın bir halde döner arkadaşlarının yanına Hoca. "Arkadaşlar, bugün, Ramazan'ın kırk beşi" der.
Hoca'nın bu cevabına gülüşürler arkadaşları. Aralarından biri:
"Aman Hocam, bir ay otuz gündür. Hiç Ramazan'ın kırk beşi olur mu?" diye itiraz eder.
Hoca, biraz şaşkınlık biraz da kızgın bir ifadeyle: "Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek hesabına bakacak olursak; bugün Ramazan'ın yüz yirmi beşi!"der.
+Cennet Dolup Taşmış
Bir gün padişah Nasreddin Hoca' ya sormuş.
Hocam ben ölünce cennete mi gideceğim yoksa cehenneme mi, söyle bakayım? demiş.
Hoca padişahtan korkmadan :
-Cehenneme gidersiniz padişahım? demiş.
Padişahın sinirden sakalları titremiş.
Bu durumu gören Hoca :
-Kızmayın padişahım ben aslında size cennete gidersiniz diyecektim fakat sizin cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen suçsuz kişilerden cennet dolup taşmış.Bu yüzden cennete sığmazsınız diye cehenneme gidersiniz dedim, demiş.
+Ticaret
Nasreddin Hoca birgün pazarda 10 akçeye aldığı 10 odunu,
9 akçeye satıyormuş. Etraftan sormuşlar: "Hocam bu ne iştir hiç
böyle ticaret olur mu?"
Hoca gayet sakin cevaplamış:
"Olsun. Önemli olan işi nasıl yaptığın değil,
insanların seni iş yaparken görmesidir."
+Düşünür
Nasreddin Hoca Aksehir pazarinda bir adamin basina toplanmis olan kalabaliga yaklasir.Satici elindeki kusu satmaya calismakta ve fiyati ise cok yuksek 50 Akce, yan taraftaki tavuklar ise 5 Akce. Hoca bir turlu fiyattaki asiri farki anlayamaz ve sorar
-Hemserim bu nasil kus 50 Akce istersin?
-Hoca efendi bu bildigin kus degildir bunun ozelligi var.
-Neymis ozelligi?
-Hocam bu kusa papagan derler ve konusur.
Hoca aniden hemen eve kosar, kumesten hindisini kaptigi gibi pazara doner. Papagan satmakta olan adamin yanina durur ve yuksek sesle;
-Bu gordugunuz kus sadece 100 Akceye, gel, gelll!
Herkesten cok papagan satan sasar bu ise ve sorar.
-Hocam 100 Akce cok degil mi bir hindi icin?
-Sen 50 ye satiyorsun ama
-Dedim ya hocam benim kus konusur ama
-Oyleyse, benimki de dusunur!
+Ateş Düştüğü Zaman
Nasreddin Hoca'nın evine tüccar arkadaşı misafir olmuş.Hoca ona mantı pişirip getirmiş. Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atınca boğazı yanmış. Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmiş ve yanmanın etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş :
-Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız.
Hoca hemen :
-Boğazına ateş düştüğü zama
+Nerelere Kadar
Nasreddin Hoca, kirda sesinin yettigince bagirarak ezan okuyor ve olanca
hiziyla kosuyormus.
Bu durumu gören birkaç kisi, Hoca ya birsey oldugunu düsünerek yanina
yaklasip sormuslar :
- Ne oldu sana, Hoca efendi? Bu ne istir?
Hoca, kosmasini sürdürerek :
- Sesimin nerelere kadar gittigini merak ettim de... demis. Onun için
arkasindan kosuyorum...
crazy by 90
|
|
|
|
|
|
|
20 Temmuz 2008'den beri 23317 ziyaretçi burdaydı!
.....EĞLENCE AMAÇLI KİŞİSEL WEB SİTE..... :::::Copyright:crazy by 90:::::
|
|
|
|
|
|
|
|